Magazin

Kökleriyle Güçlü, Sanatıyla Evrensel!

Virtüözlüğüyle dünya sahnelerini fetheden Elvin HoxhaGaniyev, şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisine konuk oldu. Genlerinde taşıdığı müzik mirasını tutkusuyla harmanlayan genç keman ustası, klasik müziğe duyduğu bağlılığı, kariyer yolculuğunu ve sanatla kurduğu derin bağı tüm samimiyetiyle anlattı. Keyifli okumalar dileriz.

Hatice Şeyma Basut

Elvin Bey, keman dünyasında adınızı duyurduğunuz günden itibaren birçok ödül ve başarıya imza attınız. Ancak özellikle Ysaye 6 Solo Sonat albümünüzle müzikseverleri tekrar büyülediniz. Bu albümün sizin için ne ifade ettiğini ve kaydın arkasındaki ilham kaynağını bizimle paylaşır mısınız?

Benim en önemli özelliklerimden biri, yaptığım her işe büyük bir özen ve değer vermemdir. Her konser, albüm kaydı hatta provalar bile be nim için son derece kıymetlidir. Ancak Ysaye 6 Solo Sonat albümüm, bu yolculukta gerçekten çok özel bir yere sahip. Çocukluğumdan beri Ysaye’nin keman sonatlarını büyük bir hayranlıkla dinlerdim. Bu eserler, hem teknik hem de müzikal açıdan olağanüstü derinlikte yapıtlar. Bildiğim kadarıyla, daha önce hiçbir Türk sanatçı bu altı sonatın tamamını bir albümde kaydetmemişti. Dolayısıyla bu projeyle ülkemiz adına bir ilki gerçekleştirmek istedim. Ysaye’nin bu altı sonatı, Bach’ın üç sonat ve partitasından ilham alınarak bestelenmiş ve her biri, dönemin önde gelen kemancılarından birine ithaf edilmiştir. Kendisi de virtüöz bir keman cı olduğu için, bu eserlerde teknik olarak hiçbir zorluktan kaçınmamıştır. Bu yönüyle de keman repertuvarının zirvelerinden biri olarak kabul edilir. Benim bu eserlere olan ilgim, çocukken LeonidasKavakos’un 1990’ların sonunda yaptığı efsanevi Ysaye 6 Sonat kaydını dinlememle başladı. Yıllar geçtikçe müziğin sonsuz derinliğini keşfettikçe, bu eserleri kendi iç dünyamdan süzülen bir yorumla kaydetme arzusu içimde büyüdü. Bu albüm, benim için sadece bir teknik başarı değil, aynı zamanda müzikal kimliğimi ve ruhumu yansıttığım bir anlatı oldu.

Bu albüm, genellikle “tek sesle anlatımın zenginliği” olarak değerlendirilir. Ysaye’nin 6 Solo Sonat’ını yorumlama sürecinde karşılaş tığınız zorluklar ve bu eserlerin icra tekniklerine dair düşünceleriniz nelerdi?

Bu sonatları çalmak, ileri düzeyde müzikal donanım, teknik ustalık ve derin bir ifade gücü gerektiriyor. Ancak bu eserlerin en büyüleyici yönü, sadece teknik olarak zorlayıcı olmaları değil; aynı zamanda son derece müzikal, mistik melodiler ve zengin armoniler içermeleri. Bu sebeple, icra sürecinde asıl odaklanılması gereken nokta, teknik zorlukların ötesine geçerek bu eşsiz müzikal yapıyı ve tınıları ortaya çıkarmak olmalı. Kemandaki çokseslilik mümkündür ve Ysaye’nin bu sonatlarında bu özelliğin en üst düzeyde kullanıldığını söyleyebiliriz. Tıpkı Bach’ın keman sonatları ve partitalarında olduğu gibi, Ysaye de kemanda çok sesliliği büyük bir ustalıkla bestelemiştir. Bu eserler, sol el ve sağ el koordinasyonunun en verimli şekilde kullanılmasını gerektirir. Aynı zamanda armonilerdeki o özel anları yakalayabilmek ve duyurabilmek için son derece rafine bir entonasyon anlayışı ister. Bazen çok küçük gibi görünen detaylar, (örneğin; bir notanın standarttan çok az pes çalınması) bir akorun verdiği hissi kökten değiştirebilir. Bu nedenle, entonasyon üzerindeki bu ince hassasiyet, yorumun derinliğini belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Ysaye, eserlerinde neyi nasıl istediğini notalarda oldukça açık biçimde belirtmiştir. Ancak elbette bu ifadeleri nasıl yorumlayacağımız ya da hangi detayları ne ölçüde vurgulayacağımız, her icracının kendi müzikal zevkine, iç dünyasına ve yaklaşımına kalmış bir konudur.

Önümüzdeki yıl için iki albüm daha yayımlayacağınızı belirttiniz. Bu albümlerin repertuvarı hakkında ipuçları verebilir misiniz? Özellikle farklı bir yorum veya deneyim bekleyen dinleyicilere ne gibi sürprizler sunmayı planlıyorsunuz?

Önümüzdeki yıl yayımlanacak iki yeni albümüm var ve her ikisi de be nim için oldukça heyecan verici projeler. Bunlardan ilki, artık çıkmaya neredeyse hazır olan Mendelssohn Keman Konçertoları albümü. Re minör ve Mi minör konçertoları yer alıyor bu kayıtta. Geçtiğimiz aylarda Almanya’da, çok değerli şef Howard Griffiths yönetimindeki WürttembergischePhilharmonieReutlingen ile birlikte kaydettik. Bu kaydı yaparken, dönemin ruhuna ve stilistik özelliklerine sadık kalmaya büyük özen gösterdik. Otantik bir yorum anlayışıyla, eserlere hem tarihsel doğruluk hem de taze bir bakış açısı katmayı hedefledik. Ysaye albümümden farklı olarak, bu kez orkestrayla birlikte kaydedilmiş olması dinleyicilere daha renkli, daha geniş dinamiklere sahip ve belki de daha eğlenceli bir dinle me deneyimi sunacak. İkinci albüm içinse çalışmalar devam ediyor. Bu proje, iki Polonyalı bestecinin keman konçertolarını içeriyor. Bunlardan birini Polonya’nın Katowice şehrinde NOSPR Orkestrası ile kaydettik; diğer konçertonun kaydı ise bu yaz Varşova’da gerçekleşecek. Henüz bu albümle ilgili tüm detayları paylaşamıyorum, ancak son hazırlıklar tamamlandığında dinleyicilerle ilk olarak sosyal medya üzerinden paylaşacağım.

Yola çıktığınız günden itibaren, modern keman repertuvarı ile klasik eserler arasında nasıl bir denge kurmayı başardınız? Bu iki tarzı birleştirme yaklaşımınızda hangi unsurları ön planda tutuyorsunuz?

Ben klasik repertuarla büyüdüm, zamanla yaşım ilerledikçe modern repertuarı da daha yakından tanımaya, bu eserleri çalışmaya ve sahnede seslendirmeye başladım. Aslında her iki repertuara da yaklaşımım temel de aynı: Her bestecinin, ait olduğu dönemin ve stilin kendine özgü bir dili var. Öncelikle bu dili anlamak, sonra da o dil aracılığıyla hem bizim ne hissettiğimizi hem de dinleyicide neyi hissettirmek istediğimizi doğru şekilde ifade edebilmek gerekiyor. Bu noktada müzisyenin kendi müzikal kimliği, yorumu ve aynı zamanda eserin doğasının gerektirdiği unsurlar devreye giriyor. Bu da yalnızca fiziksel değil, yoğun bir zihinsel hazırlık ve içsel bir yolculuk gerektiriyor. Özetle söylemek gerekirse; bir yandan kalbimizi ve sezgilerimizi dinlerken, diğer yandan müziğin kurallarını ve temellerini çok iyi bilip bunlara sadık kalmalıyız. Modern repertuarın en büyük ayrıcalıklarından biri, bestecilerin çoğunun hayatta olması. Dolayısıyla eserler üzerine doğrudan onlarla konuşmak, yorumlarımı paylaşmak, onların fikirlerini duymak ve hatta onların benim yorumuma dair geri bildirimlerini almak benim için çok besleyici bir deneyim. Konserlerimde dinleyicilerin daha önce hiç duymadığı bir eseri ilk kez seslendirmek, onların karşısında yepyeni bir müzik dünyası açmak ve o dünya aracılığıyla duygular aktarmak, benim için her zaman çok özel bir heyecan. Klasik repertuar ise bambaşka bir alan. Seyircilerin yüzlerce kez dinlediği eserleri bu kez benim yorumumla duymaları ve o tanıdık melodilerde yeni bir anlam ya da farklı bir his yakalamaları, hem onlar hem de benim için çok değerli. Sevilen bir eseri kendi iç dünyamdan süzülerek sunduğumda dinleyicinin bundan keyif alması, bu sanatın en güzel ödüllerinden biri.

Klasik müzik dünyasında genç kemancıların ilerleyebilmesi için hangi tavsiyelerde bulunursunuz? Hem teknik anlamda hem de sahne önü performansları açısından genç müzisyenlerin en fazla dikkat etmeleri gereken noktalar sizce neler?

Genç kemancıların en başta yapması gereken şey, kendilerini iyi tanı maya çalışmalarıdır. Doğru ekolü ve hocayı seçebilmek için önce kendi öğrenme tarzlarını ve ihtiyaçlarını bilmeleri gerekir. Müzisyenlik çok bireysel bir yolculuktur; bir teknik, bir kişide çok iyi işlerken bir başkasın da aynı sonucu vermeyebilir. Ayrıca, güvenilir insanlardan gelen yapıcı eleştirilere açık olmak çok önemlidir. Bu, gelişimin en sağlıklı yollarından biridir. Teknik çalışmanın yanı sıra sahnede dinleyiciyle bağ kurabilmek de en az o kadar değerlidir. Sahne sadece çalma yeri değil, aynı zamanda duyguları ve hikâyeyi aktarma alanıdır.

Başa dön tuşu